Keles'in Tarihi

Keles'in Tarihi

Tarihi

Keles, Marmara Bölgesi’nin İç Batı Anadolu bölümünde, Uludağ’ın güney yamaçlarında konumlanmış bir ilçedir. Keles adının kökenine dair çeşitli görüşler bulunsa da en güçlü ihtimal bu adın Türkistan’dan Oğuzlar’ın Kayı boyu tarafından Anadolu’ya taşınmış olmasıdır. Zira, Türkistan’da Keles adını taşıyan coğrafi birimlere (bozkır, nehir, kaza, köy, duvar [Sir-i Derya’ya paralel]) tarih ve coğrafya metinlerinde ve günümüzde tesadüf edilmektedir. Ayrıca, Osmanlı dönemine ait 16. yüzyıl tahrir defterlerinde Aydın Livası dâhilinde Keles adlı bir yörük cemaatinden bahsedilmesi, ilçenin bu kadim konar-göçer kültürle olan bağını açıkça ortaya koymaktadır.

Keles ve çevresi, milattan önceki devirlerden itibaren Frigler, Lidyalılar, Bithynyalılar, Romalılar ve Bizanslılar gibi çeşitli medeniyetlere sahne olmuştur. İlçede özellikle Roma ve Bizans dönemine ait birçok arkeolojik kalıntıya, süs eşyalarına, sikkelere ve tapınak izlerine rastlanmaktadır. 1071 Malazgirt zaferini izleyen yıllarda Kutalmışoğlu Süleyman Şah’ın fetihleriyle kısa bir süreliğine Selçuklu Türklerinin eline geçen yöre, 1097’deki Haçlı Seferi sonrası tekrar Bizans hâkimiyetine girmiştir.

Ancak Keles’in bugünkü kültürel kimliğinin temelleri, XIII. yüzyıl başlarında Anadolu’ya gelen Oğuzlar’ın Kayı boyuna mensup Ertuğrul Gazi ve ona bağlı konar-göçer aşiretlerinin bölgeye yerleşmesiyle atılmıştır. Bilindiği gibi, Kaşgarlı Mahmud,, 1074 yılında kaleme aldığı Divânu Lugâti’t-Türk adlı eserinde Kayılara, Kınıklardan sonra, ikinci sırada yer vererek onları “Kayığ” şeklinde zikretmiş, tamgalarını da vermiştir. Yine eserini 14. yüzyıl başında yazan Reşidü’d-dîn Fazlullâh, Oğuz-nâme’sinde bu kelimenin “Sağlam” manasına geldiğini belirterek Kayı boyunun kutsal sembolünün şahin olduğunu bildirmiştir.

14. yüzyılın başlarında Güney Marmara’da Osmanlıların giderek büyüyen bir güç hâline gelmesiyle Keles ve çevresi de Osmanlı hâkimiyetine geçmiştir. 1360-1385 yılları arasında burada bir hamam ve cami inşa edilmiş, bu girişim yöredeki Türkmen yerleşiminin göstergesi olmuştur. Osmanlı tarihi kaynaklarından biri olan tapu tahrir defterlerinde Hudâvendigâr Eyâleti olarak bilinen Bursa ve çevresinde Kayı ismine sahip veya bu isimden türetilen pek çok oymağa ve yer adına rastlanmaktadır. Keles, 19. yüzyıl sonlarına değin “Cebel-i Cedid” (Yeni Dağ) adıyla Hudâvendigâr Eyâletinin/Vilayetinin Bursa Merkez Kazasına bağlı bir karye/köy olarak varlığını muhafaza etmiştir.

1879-1882 yılları arasında Hudâvendigâr Vilayeti valiliği yapan Ahmed Vefik Paşa’nın bölgede yaşayan konar-göçer ahalinin kaderinde derin izler bıraktığı hepimizin malumudur. Daha önce 1863-64 yılında Anadolu Sağ Kol müfettişi olarak görev yaptığı sırada Hudâvendigâr Vilâyetini yakından tanıyan Ahmed Vefik Paşa, valiliği sırasında yöredeki konar-göçer aşiretleri iskân etmeyi tasarlamış, sert tedbirler alarak, Bursa-Balıkesir hattında yaşayan konar-göçer ahalinin yerleşik hayata geçişini cebren sağlamıştır. Bugün, yöre halkının Türkistan’dan getirilen kültürel kodları gündelik yaşamda çok derin ve etraflı bir şekilde yansıtıyor olması, günümüze yakın bir zamanda yerleşik hayata geçmiş olmanın sağladığı bir kazanım olarak apaçık ortada durmaktadır.

Kurtuluş Savaşı döneminde Keles, kısa süreliğine Yunan işgaline uğrasa da yerel milis kuvvetlerin direnişi sayesinde önemli bir zarar görmemiştir. Özellikle dağ yöresindeki milisler, Bursa ile Ankara arasındaki haberleşmeyi sağlayarak Türk millî mücadelesinde önemli rol oynamışlardır. Keles, Cumhuriyet döneminde bir hayli gelişim göstererek 1 Mart 1953 tarihinde ilçe olmuştur.

Keles’in en belirgin özelliklerinden biri, yöre halkının mensup bulunduğu konar-göçer Oğuz geleneğinin ve folklorunun bugünkü temsilcilerinden olması durumudur. Bu durum, Keles’i yörük kültürünün canlı bir mozaiği haline getirmektedir. Keles ve çevresinde pek çok ortak folklor geleneği hâlen yaşamaktadır. Bu bölgede yoğun olarak yaşayan, XIII. yüzyılda bölgeye yerleştikleri düşünülen Türkmenlerin bakiyelerinin söz kesme, nişan, nikâh, düğün, lohusa ve çocuk bakımı gibi konulardaki gelenekleri, bu zengin kültürel mirasın en güzel örneklerini sunmaktadır. Bu gelenekler, Keles’in sadece coğrafi bir yerleşim yeri olmadığını, aynı zamanda canlı bir yörük kültürü laboratuvarı olduğunu gözler önüne sermektedir.

Keles, Uludağ’ın eteklerinde, geçmişten bugüne uzanan köklü tarihi, Türkistan kökenli ismi ve özellikle yoğun yörük nüfusunun yaşattığı kadim gelenekleriyle Anadolu’nun önemli kültürel duraklarından biridir. Bu coğrafya, yüzyıllardır süregelen yaşam biçimlerini, zengin folklorunu ve dayanışma ruhunu günümüze taşımayı başarmıştır.

Görseller